Düşüncenin değişimi, insanın kendi zihninde yapacağı bir devrimdir.
İnsanların Yüzde DoksanDokuz nokta Dokuzu, dünyaya ve dünya astraline sıkışmış vaziyetteler.
Bunun nedeni de, yaşadıkları hayatlarında tekdüze yaşamaları, evrensel olaylara bakmamaları, diğer varlıklarla yüksek empati kuramamalarından.
Dolayısı ile kendilerini dünyaya sıkıştırdılar.
Dünyaya sıkışmak, ölünce kurtulmak anlamına gelmiyor.
Yaşamak ile ölmek arasında bir fark kalmıyor: Aynı yerdesin.
Orası ve burası bir oluyor.
Ölüm bir kurtuluş değil, esaretin devamı niteliğini taşıyor.
İşte o vakit, Dünyadan “ölerek” kurtulmak mümkün değil.
Aradığı cenneti sıkışmış olduğu dünyadan ayrıldığında da, dünya astralinde bulamayacak.
Kendimizi evrensel ve özgürleşmiş hale getirmemiz icap ediyor.
Düşünceyi genişleterek, pergelin bacağını biraz açarak ve geniş ufuklarda gezerek elde edebiliriz. Bunun için dünyanın dışına taşmamız da gerekiyor.
Bu uzaya çıkmak başka gezegenlere gitmek açılmak manasını taşımıyor.
Düşünce anlamında dünyanın çeperinden dışına taşmak anlamında.
Bizim dünyamızın bağlı bulunduğu bir uzay olduğu kadar, düşüncenin de bir uzayı var. Zaman ve Mekanı düşünürken, hep maddesel düşünürüz.
Maddesel düşününce de tek taraflı düşünmek zorunda kalırız. Daha geniş bir çerçevede düşünce sistemini asla bilmiyoruz. Haberimiz dahi yok. Bir patikadan yürüyorsak, asfalt bir yola çıkmak, otobanda ilerlemek hızımızı arttıracak ve yeniyi keşfetmemize yardımcı olacaktır.
Düşünceyi genişletmek, kayganlaştırmak, keskinleştirmek çok yararlı olacaktır.
Düşüncenin değişimi, insanın kendi zihninde yapacağı bir devrimdir.
Maddesel düşünceyi aşıp, düşünceyi kayganlaştırıp, genişletmek ve keskinleştirmek!! Bütün mesele de bu değil mi? Bunu nasıl yapacağımızı bilebilsek ve gerçek cennet’e yol alabilsek keşke :))