Tasavvufu bize doğru fakat eksik aktardılar. Sözlüğe baktığımızda tasavvuf tanımının “İslam gizemciliği” olduğunu görebiliriz. Bu da bizi tasavvufa ya çok yaklaştırır ya da tamamen soğutur. Çünkü tasavvuf demek, karmaşık kavramlar, yabancı lügatlar, anlaşılmaz üsluplar demektir.
İnsan tanımlara ihtiyaç duyar. İşte tasavvuf dini bir kelime olarak bize eksik aktarıldı. Oysa tasavvuf bir düşünce tarzıdır.
Nasıl bir düşünce tarzı?
Çok yönlü ve derin düşünce tarzı!
Tıpkı mitoloji gibi, felsefe gibi, tıp bilimi gibi, kuantum fiziği gibi, astronomi gibi, astroloji gibi, din gibi, madencilik gibi, endüstri gibi, işletme gibi, uçak endüstrisi gibi ayrı kategoride başlı başına değerlendirilmeli. Alt başlık değil daima üst başlık olarak yer edinmeli zihinlerimizde. Derin Düşünce çok önemli bir yer bulmalı artık bizde.
Aborjin topluluğu hakkında derin düşündüğünüzde tasavvufi düşünmüş olursunuz. Yani derin düşünce tarzındasınızdır.
Kızılderilileri, Mitolojiyi, felsefeyi, kadim bilgileri, Tıp bilimini, Kuantum bilimini, yıldızları, dünyayı, yaşamı, ağaçları, hayvanları, davranışları, ilişkileri ele alıp derin düşündüğünüzde (enine boyuna önünü arkasını içrek ve dışsal yüzeysel veya derin düşündüğünüzde) tasavvufi düşünce üretmiş olursunuz. Bunu da eklemek gerekiyordu. Tasavvuf bir derin düşünce tarzıdır ve her birimiz bu derin düşünce tarzını iyi öğrenmeliyiz.
Neden?
Çünkü insan tanımı çok önceleri yapıldı: Düşünen hayvan dendi insan için.
İnsanı hayvanlardan ayıran en büyük özelliği düşünmesi değil midir?
İnsanın mekanı, bulunduğu yer değil, düşüncesinin uzandığı yerdir. Düşüncesi nereye kadar uzanabiliyorsa, düşüncesinde ne kadar derinleşebiliyorsa, işte o yer onun asli mekanıdır. Böyle bir insana ne doğum ne ölüm isabet edebilir. O daima yoldadır ve yolculuk halindedir. Yani kısaca seyir halindedir.
İnsanların çok ama çok büyük oranı, geçmişe yönelik duygusal düşünce tarzındadır ve bu döngü hayatı boyunca sürer gider. Oysa şimdi odaklı ve geleceğe yönelik düşünce tarzında olanların daha başarılı olduğunu hatta ve hatta derin düşünce tarzını benimsemiş olanların da insanlık ve kainat için çok daha büyük adımlar atabildiğini biliyoruz.
Her cümlesinde dünyayı kurtaran, atıp tutan, sürekli anlatma eğilimi ihtiyacında olan, duygusal geçmişi ile boğuşan ve sürekli karmaşa içerisinde çıkmaza düşenlere şunu sormanızı öneririm.
Bugün insanlık için ne yaptın?
Bugün doğa için ne yaptın?
Bugüne kadar kainat için ne yaptın?
Bir dikili ağacı var mı, bir hayvana su vermiş mi, bir kedinin başını okşamış mı, bir kuşu beslemiş mi, bir çiçeğe su vermiş mi, bir insanı doyurmuş mu, bir dertlinin derdine derman olabilmiş mi, birinin elinden tutmuş mu, bir çocuğa masal anlatmış mı, lokmasını biriyle paylaşmış mı? Gerçekten isteyerek, karşılıksız, beklentisiz ne yapmış? Her zaman dedim ve yine yeniliyorum: Doğa kendisine bir adım atana ve yavrularına saygı duyana sonsuzca uzanan bir sistemdir.
Lafla dünyayı kurtaranlara değil, bilerek isteyerek pozitif eylem içerisinde olanlara ve doğa ile uyumlu yaşayanlara ihtiyacı var bu gezegenin. Şimdi bunun derin düşüncesi içerisinde güzel düşünceler üretelim artık…
Comments