Kendi Hakikati ile yüzleşmek, "aydınlanmanın" denenmiş yoludur.
Kendini arayan ve bulan kişi, kendi ile karşılaşan kişidir demiştik.
Terk ettiğin, unuttuğun ve sonra aklına gelip de arayıp bulduğun, karşılaştığın kendin ile yüzleşme vakti: Uzun bir yoldur.
Birkaç meditatif seansla, birkaç ritüel çalışmayla hemencecik olabilecek bir şey değil. Kamyon yükü ile para da versen, bu içsel çalışmayı kimse senin adına çözümleyemez. Hiç kimse bu yolu kısaltamaz. Hiç kimse bunun zamanını hızlandıramaz. Hiç kimse‼!
Senin tüm meşgalen, tüm çaban: Bulduğun Kendin ile yüzleşmek!
Sabırla!
Sakinlikle!
Dinginlikle!
Tabi, bu arada dünya işleri de bir yandan yürüyor. Fiziksel ihtiyaçlar, duygusal ihtiyaçlar, günlük hengame, koşuşturma, azalmayan kalabalıklar, toplantılar, vergi daireleri, bankalar, market alışverişleri, çocuğu okuldan almalar, parasal işlemler devam ediyor.
Bir yandan da içsel halinde kendin ile yüzleşiyorsun.
“Bir gözlemci olarak” neler oluyor sorguluyorsun. Hem iç dünya ile hem de dış dünya ile haşır neşirsin. Çok fazla sorular, peşi sıra geliyor….
Bir kendim var, bir de bulduğum kendim var. Yani: Ortada iki "ben" var. O halde gerçek BEN KİM? Bu soruyu sorabilmek ve bu aşamaya kadar bile gelebilmek muazzam bir şeydir aslında. Harika bir yoldasın. Bu evreye ulaşamadan, hatta haberi bile olamadan göçüp giden ne çok insan var bu dünyada.
Bu soruyu sormak ne işe yarıyor?
Rüyaların değişiyor.
Her anın biraz daha huzura yaklaşıyor.
Soruların değişmeye başlıyor: Kaliteli ve kavrayışa yönelik, enerji veren sorular‼! (Kafa karıştırıcı ve bunaltıcı sorular değil ‼!)
Daha fazla sabır göstermeye başlıyorsun.
Kısa, net ve öz cümleler kurmaya başlıyorsun.
Kendini biraz dinlenmiş hissetmeye başlıyorsun.
Ama çok daha önemli bir şey fark ediyorsun!
Sen dünyasal sorunlarla boğuşurken, yaşam enerjin ve huzurun giderek azalırken bakıyorsun ki: Terk edildiği andan sonra yalnız kalan kendin epey güçlenmiş. En çok da bunu anlıyorsun.
İşte tam da bu noktada gerçek kendin ile tanışma başlıyor.
Kişi, unuttuğu “kendi” ile karşılaşıp yüzleştikçe gerçek kendini tanımaya başlıyor. Ve Onun ne kadar güçlü olduğunu kavrıyor.!
Hatta öyle ki, EVREN ile kontak kurup, sana tüm sorularının cevabını verebilecek kıvama gelmiş.
Bunu anladığın anda şaşkınlıktan hayretlere düşüyorsun.!
Bulduğun kendinin gücünü fark edip de, büyüklüğünü idrak ettiğin anda neler oluyor?:
Buraya kadar gelen her kişi, o bulduğu "gerçek kendi" olan güçlü tarafına, genelde "bir isim verir! (Bu isim verme olayını, buraya kadar gelen anlayabilir. Gerisi, ancak tahmin edebilir, ki her tahmin muhtemelen yanlış olacaktır. Boşuna yorulmayın.)
Dünyada, koşturan, başkaları için kendini parçalayan, feda eden, tüm işleri yapan kendi ile, terk edip bulduğu kendi arasındaki uçurumu anlayan, bu gücü kavrar. Bu bir kavrayıştır. İşte o kavrayışa genelde bir isim verilir. Bu kişiye özeldir. Kişi ile kendi arasında özel bir sırdır. Bunu ister ifşa edip, herkese beyan eder, paylaşır. İsterse bir ömür boyu sır gibi saklar. Bu "aydınlanmanın" denenmiş yoludur.
Bu anı yakalayabildiysen, bu evreye kadar gelebildiysen. A’LA.
Gelemediysen çabalamaya devam.
Genelde bu yola çıkan, fakat yarı yolda terk eden nice insanlar var. Çünkü ateşten gömleği sırtına geçirmek kolay değil. Yüzleşmek ise hiç değil. Hele ki bu kavrayışa ayak uydurabilmek muhteşem bir doğa olayı!
Eğer buraya kadar gelebildiysen ne mutlu!
Çünkü artık "mucizelere şahitlik etmeye" başlayacaksın demektir.
Fakat bu mucizeler, öyle gökten meleklerin indiğini görmek, bir sabah uyandığında cennette olduğunu anlamak, Tanrı ile karşılaşmak, para içinde yüzmek, tüm dünyadaki insanlarla barışmak gibi değil.
İçsel yolculuk, insana hayal göstermez. Gerçekleri acımasızca yüzüne vurur.
Mucizelere şahitlik etmek demek, daha dingin, daha huzurlu, anlayışı ve kavrayışı gelişmeye başlamış bir insan demek. Gerçek Kendi ile tanışan kişi, sorularına yanıt almaya başlayan kişidir. Zaten gerçek mucize de bu. Daha ötesi, sizi kandırmışlar oluyor.
En mucizevi AN, sorularına yanıt aldığın AN’dır.
Eğer bu durum oluşmamış ise, yola devam.!
Eğer oluşmuş ise, bir sonraki adıma geçebilir.
İnsanın kendini arayıp bulmaya çalışması, gerçek BEN'inle yüzleşmesi, o huzuru o dinginliği hissetmesi, sorularına cevaplar alması, muhteşem bir duygu olmalı... O yüzden yol her ne kadar zor olsa da her anına değer diye düşünüyorum... Yüreğine sağlık, kalemine kuvvet Sevgili Kevser Yeşiltaş 🙏🏻💝