top of page

Mükemmel Kaos "1"

Bu kavramı anlayabilmek için öncelikle farkındalığın ne olduğunu çok iyi kavramamız gerekiyor. Nedir farkındalık?

Farkındalık tam anlamıyla nötr olabilmektir.

Nötr olabiliyorsanız farkındasınızdır ve farkındalığınız artma yolundadır ve siz öz farkındalığa doğru gidişattasınız demektir.

Nötr nedir? Yansızlık. Hiçbir taraf olmayan bir hal.

Peki dünyada bu kadar kavram içinde nötr bir kavrama sahip olan bir tek kavram vardır ve biz onu hep yanlış yorumladık. AŞK. Aşk kavramı nötr bir kavramdır ve yansızdır. Hakikatte aşk nötr olabilmenin dünyasal tanımı.


Nötr olmak duygusuz, duyarsız, kayıtsız bir hal değil, tam tersi her kavramı her kavrayışı her hali her olayı yansız yargısız gözlemleyebilen ve yorumlayabilen bir durumdur.

İç dünyanın farkına varamayan dış dünyada istediği kadar farkında olsun. Çok fazla ileri gidemez. Hep kısır döngüde dönüp durur. Öncelikle farkındalık kendine olmalı. Kendinden kendine olan yolculuğunu, dış dünya ile paralel yürütmeli insan. Yoksa kader karma çarkında döner durur. Dışarıya çıkıp resmi tam olarak görebilmek, önce içe dönüp yolculuğa çıkmakla olur. Yani iç ve dış birlikte hareket edecek. Böylece insan farkındalığa ulaşabilir. Kendini bilme kendini tanıma yolu bu. Bu yol çok çetin zor olabilir fakat çok güzel çünkü bu yola çıkanlar güzel olduğu için.

Düşüncenin kontrolü deniyor farkındalığın artması için. Peki düşünceni nasıl kontrol edeceksin. Düşünceni yine kendi düşüncenle kontrol edebilirsin. Başka bir yolu var mı. Var tabii ki. Kafatasının içindeki düşünceyi yüksek düşüncen ile kontrol etmeli insan ki farkındalığı artabilsin. Bu nasıl olacak? Düşüncenin uzayına erişebildiği anda. Her gezegenin nasıl bir uzayı varsa, düşünce partiküllerinin de içinde yüzdüğü bir bilgi uzayı var. İşte o uzaya kafatasından çıkıp ulaşabilirsek bu işi çözeriz. Bu teknik konu ile yapılabiliyor astral seyahat olarak. Fakat dediğim gibi teknik ile ancak dünyada yaratılan bilgi kirliliği ve görsel kirlilik olan alana çıkabiliniyor. Dünyayı çepeçevre çevirmiş olan alana çıkılabiliyor. Biz daha öteyi ötelerin ötesinden bahsediyorum. Fezaya çıkmak. Düşüncenin fezasına. Düşüncenin uzayına. Orada tüm bilgiler kayıtlı. Deva sistemi. Levhi mahfuz. Morfik alan. Birleşik alan merkezi. Tüm bilgilerin kayıtlı olduğu yer. Uzakta bir yer değil. Zaten içindesin ve o da senin içinde.


Düşüncenin kapsam alanını genişletmek. İster derinleşerek ister uzanarak, istersek de sünerek. Nasıl daha kolay ise. Çünkü herkes kendi ilminde derinleşerek hakikatine ulaşacak. Herkesin bir hakikati olduğunu vurgulamak istiyorum.

Peki nasıl ulaşacağım hakikatime.

Zaten evrenin bilgi merkezi senin hücrelerinde dürülü. Senin kitabın sende. Benim kitabım bende. Hücrelerimde kayıtlı. İnsan bütünüyle göz, bütünüyle kulak. Her hücre som öz ve kendine öz. Her hücre öz. Oysa kalbte kalp hücresi, midede mide hücresi olarak görev yapıyor fakat özündeki o som bilgi saklı. İşte biz o bilgiye ulaşmalıyız. Orada kayıtlı. Bunun için kendi içine çekilmelisin. Görüş alanlarından uzakta. Kendi görüş alanını da kapatarak. Bilim adamları nasıl ki bir parçacığı izlerken nereye bakarsa orada görüyorlar gördüklerinde parçacık, bakmayınca o bir dalga yani frekans titreşim. İşte gözlerden ırak olmak bunun için çok önemli. Ne görüneceksin ne de göreceksin işte o vakit sen parçacık boyutundan bir dalga boyutuna dönüşüyorsun. Evrenle bir atıyor kalbin. Sen artık bir frekans oluyorsun ve gluon parçacıkları ile iletişime geçerek bilgileri kelimelere dönüştürerek çeviriyor ve ilmini yayıyorsun. İşte bu farkındalığın kısa tanımı. Yani kısa anlatması bile uzun süren bir tanım.


Kaos nedir bunu bir düşünmek gerekiyor. Bir düzene girmeden önceki hal. Karmaşa. Karışıklık. Yoksunluk. Uyumsuzluk.

Mükemmel nedir? Hiç kusuru olmayan. Yetkin. Eksiği olmayan.

Mükemmel kaos iki zıt kavramın bir araya gelişinden meydana gelen bir kavram o halde.

Lineer tarzda düşünürsek eksiği olmayan eksiklik. Yetkin karmaşa.

Fakat biz bu kaotik düşünce tarzı ile ele alalım.

İnsan zihni, lineer düşünce tarzına çok yatkın. Düz bir satıh üzerinde ilerleme. Sabah, öğle akşam. Doğmak büyümek ölmek. Saat 1 2 3 gibi. Giriş gelişme sonuç. Başlar gelişir biter. Bebeklik yılları, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık, yaşlılık ve ihtiyarlık gibi. Hep lineer bir sistem düşüncelerimize çok yatkın. Fakat biz kaotik düşünemiyoruz. Kaotik düşünebilseydik eğer. Gördüğümüz bu karmaşanın aslında mükemmel olduğunu zaten anlardık.

Bu karmaşa gibi görünen mükemmelliğin ardındaki o yüceliği kavrayabilirdik.

Nedir bu yücelik. Her din, her felsefe, her düşünce sistemi buna farklı isimler vermiş.

Her düşünce ve dini sistemin içerisinde bir tanımı ve ismi olduğu gibi, her insanın da yüceliğe bakış açısı ve onu tanımlaması ve ona seslenişi farklılıklar gösterir. Ortak bir isim var. Bu isme ait ortak tanımlar da var. Fakat her insanın da kendi ruhuna yatkın olduğu bir tanım var. Her insanın yaşına, yaşam tarzına, yaşadığı coğrafyaya uygun ailesinin ona öğrettiği bilgileri de katarak yorumladığı yoğurduğu bir tanım var. İşte bu yücelik aslında yürüyen bir kavram. Sabit değil. Aslında Yücelik yani Mutlak olan O sabit, som ve değişmezlik içeriyor. Fakat insana indiğimizde Onu yorumlayışı yürüyen bir kavrama dönüşüyor. Çünkü insan an be an değişiyor. Gelişiyor. Etkileşimleri farklılaşıyor. An be an farkındalığı artıyor, öz farkındalığa uzanıyor. Çünkü insan bir öz değer. Böylece kainatı, evreni, insanları, yücelikleri, erdemli değerleri, inandığı Allahı, iman ettiği Rabbini tanımlaması da değişiyor. Yürüyen bir kavrayışa hakim insan. Hepimiz. Ben sen o bizler sizler onlar. Her birimiz. Geçmişte ve gelecekte hep böyleydi ve böyle olacak.

İşte böyle kapsamlı bir sistemde yürüyen inançların değişen düşüncelerin gelişen farkındalıkların olduğu bu muazzam döngüde bir düzen var ve bunun adı mükemmel kaos. Her şey yürüyor, her şey değişiyor her şey freş hale geliyor. Çünkü kitapta yüceliğin bir vaadi var. Diyor ki benim emirlerim her an iner. Peki bu emirler nereye iner ve kime iner. Tamam nebilik sistemi bitti lakin velayet devam etmekte. Yani vahiy akışı. Arıya vahyettik diyor kitapta. Vaadi var yüceliğin. Her canlı cansız beni anar diyor, tesbih eder diyor. Yani vahiy sistemi bitiyor bitmez de. Çünkü her an inen bir emir var. Nereye iniyor. Tabii ki madde kainatına, tabii ki canlı sisteme. Bunu herkes kendi idrak ölçüsünde algılıyor. Kimi rüyasında sembolik ifadeyle, kiminin içine doğuyor, kimine ilham oluyor şiir yazdırıyor kimine şarkı yaptırıyor beste yaptırıyor kimi heykeli inci gibi oyuyor ve ortaya inanılmaz eserler çıkarıyor. Vahiyden ilhamdan besleniyoruz biz. Sezgileri yüksek olanlar bunu yorumluyor. Çünkü o gelen akışda kelimeler yok. O bir enerji sistemi. Bir vibrasyon bir titreşim. Farklı bir renkte farklı bir tınıda. Biz onu kelimeye döküyoruz çünkü bizim dünyamız böyle.

İşte bu mükemmel kaos.

Devam Edecek

Son Yazılar

Hepsini Gör

Aynı Anda Doğuş

Öncelikle burada okuyacaklarını belki de ilk defa okuyor olacaksın. Ancak zamanı geldi. Bilmen gerekenler var. Öncelikle 18 bin alem...

Comments


bottom of page