top of page

Mükemmel Kaos "2"

Mükemmel Kaosu nasıl fark edebiliriz.?


Mükemmel kaosu idrak eden için var yok ilişkisi kalkar. Var ile yok arasında bir aralık dahi kalmaz. Sen olduğun yerde heryerde ve her şeyde isen yokluğa ulaşmışsın demektir. Her yerde ve her şeyde titreşen mührü görebilirsin. Fakat dur dersin sidreti münteha yani daha ilerisi bedeni terktir. Dur dedin mi durursun ve beden ile irtibatını hızlandırırsın. Bedende iken her şeyin ve her yerin sende olduğunu hissedersin işte bu varlık halindir. Sen varsındır. Bunu çok kısa zamanlarda yapabilirsen ki bu çok zordur hatta yapan burada kalmaz terk eder dünyayı, varlık yokluk ilişkisi kalmaz. Her şey sende ve sen her şeydesin. O halde sen nesin? Mükemmel kaosun merkezinde nefes alan bir varlık yani şahit olan bir varlık yani bir gözlemci. Her açıdan bakabilen tarafsız ve önyargısız.




Neden Sustum?

Aslında susmadım. Tam tersi. Alemleri titretecek şekilde konuştum bağırdım duyan da oldu. Konuşmak sadece ses ile yapılmıyor. Sözsüz iletişim de mümkün. Şu an selin hanım ve ben konuşuyoruz. Bizi dinleyen dostlarımız var. Bu kadar mı olduğunu düşünüyoruz. Tüm kainat bizi dinliyor şu an. Gluon parçacıklarını unutmayalım. Onlar postacı. Her yere bilgi taşıyorlar. Kainatta ne kadar canlı var her biri bilinçli ya da bilinçsiz bizi dinliyor şu an. Hepimizi dinliyorlar. O yüzden konuşmalarımızı adüşüncelerimize dikkat etmeliyiz bundan deniyor.

Sustum

Çünkü hepimizin kafası karışık hem de çok uzun zamandır. Korku ile yönlendirilme var. Sorunlar büyüyor. Su sorunu, ekonomik savaş. İçi boşaltılan ülkeler, oradan kaçan insanlar, açlık sorunu. Aslında durup şöyle bir baksak kimse aç kalmayacak ama bu bir mizansen. Çeşitli deneyimler yaşayabilmemiz için özellikle yaratılmış mizansenler. Aslında kainat mizansen yaratıcısı. Canlılığın daimi için mizansenler yaratır ve buna karşılık canlılar da bir tavır geliştirir. Ayakta kalır hayatta kalır vs. ama yapay mizansenler insanları büyük bir kaosa sürüklüyor. Korku başa çıkılması en zor duygudur. Yani biz korkuyu kodlanarak geliyoruz. Henüz gelmeden önce hücrelerimizde var. Dna mızda kodlu. Kaybedecek bir şeyi yok korkusuz bunlar fasafiso. Herkes korkar. Herkesin korkusu vardır. Bedende isen bitti. En yüksek hegahert ol en büyük hazret ol yine de bir korkun vardır illa ki. İnsanlar artık bilgilenmeye korkuyor. Çünkü yük bu bilgi. Çünkü kelimelerin inanılmaz bir enerjisi var. Sürekli depo depo. Ağırlıklar atılmıyor kullanılmıyor. Bir yaşam biçimine sokulmuyor. Zihinde yer kaplıyor. Her şey yenilenirken sen sürekli dolu bir zihin ile dolaşıyorsun. Bunca kalabalığın içinde benim cılız bir feryat gibi olan sesim duyuldu. Bu dahi duyuldu. Arayıcılar aradıklarını buldular sayısı az olabilir fakat manası çok yücedir.


Yıllar içinde azaldım, eksildim, yerini kavramlar, kavrayışlar, düşüncenin uzayına doğru uzandığımda yaptığım çalışmalar doldurdu. Ben bir yazıcıyım. Hitap çok farklı bir sanat. Ve bunu çok iyi icra edebilenler var. Ben spontan yani anlık gelişen bir takım ilhamlar alabildiğim için bunları ancak yazıya dökebiliyorum. Konuşmak için bir takım bilgileri zihne depolamak gerekiyor. Tutunduklarımı bıraktım. Yoksa zihin sürekli meşgul çalan bir telefon haline gelir ki bu da yeniye yer yok demektir. Zihni boşaltırsan altta seni bekleyenler vardır. Ben aklımda bir şey tutmam ki ilhamı doyasıya alabileyim. Çünkü gelen ilham sözsüzdür sadece bir frekans. Zihin doluysa onu dürtülerle yorumlar. Hormonlarla yorumlar. Zihin boş ise direk hissedersin ve onu kelimelere dökersin.

Bu nasıl oluyor? Ben yeni bir ilham aldığımda bu bir şifredir. Yani onun bir titreşim seviyesi var. Onun bir hegahertzi var. İşte o ilham geldiğinde beynimdeki farklı kodları açıyor ve ilgili beyin beyinler ile iletişime geçiyor. Aynı anda, daha üst frekanstaki bazı merkezlerle bağlantı kuruyor. O anda zaman hızlanıyor ve ben çok kısa bir süre içinde bunlarla meşgul iken aynı anda günlük işlerimi yapıyorum. Hem de çok hızlı bir şekilde. Bu yüzden etrafımda hayvanlardan başka kimse yok. Eskiden buna dayanamazdım. Tuhaf rahatsızlıklara yakalandım. Yüzüm uzun süre şiş kaldı ki tedavisi bulumadı. Bedenimde yutkunma sorunum oldu inanılmaz zayıfladım gibi. İşte bu esnada birkaç ömrü birkaç saatte yaşamak gibi. Şimdi kontrol edebiliyorum bu yüzden konuşmaya karar verdim.


Neyi görmeliyiz?

Her şeyin senden sana olduğunu görmeliyiz.

Benden bana. Yani bir gönderen yok. İlhamı yollayan yok. Rüyayı görtüden yok. Her şey senden sanadır. Böyle görünmeliydi. Yoksa olamazdı. Ama çok daha üst farkındalık boyutlarında her şey benden banadır. Senden sanadır. Aksakallı dede, fısıldayan, rüyayı gördüten, rehberlerim, ustadlarım, bunlar yok. Nur yüzlüler vs. korku öyle bir duygudur ki, işte senden sana olduğunu bile kabul ettirmez insana. Bilinç çünkü. Bedene bakar, zayıf. Bu mu der ilham alan yücelik? Bu dahi bir korkudur. Halk sorardı sufiye bir şey de, bana bir şey anlat, bir sırrını söyle. Sufi derdi ki, “sırrı sana söylersem beni sağ bırakmazsın, yaşatmazsın beni”. Bir gün o perdeyi açtığında görecek ve bileceksin derdi. Perdeyi açtığında göreceğin yüz senin yüzün diyemezdi.

Sendeki senler. Bendeki benler. Neyin farkında olmalı?

Birbirimiz için burada olduğumuzun farkında.

Senin içinde Ben varım.

O Benin içinde Sen varsın.

O her bir senler içinde benler var.

Senler ve Benler içinde Biz var.

Örneğin şu anda selin hanım ve Kevser konuşuyor. Sohpet ediyorlar ve bu sohpet bir akış. İlhamlarla süslü. Bir de bizi dinleyen değerli katılımcılar var. Sizin düşünce enerjiniz benim düşünce enerjim ve dinleyenlerin düşünce enerjileri ortak bir alan yaratıyor. Bu ortak alan kainatta kaybolmuyor artık o yaratıldı. İşte bizim yaratıma katkımız böyle oluyor. Bir nokta o bir noktacık ama var. Yoktu ama oluştu. İşte yoktan var etme. Var olanı bir araya getirme ve bir ortak alan enerjisi oluştu. İşte bu ortak alan enerjisi sonsuza kadar salınacak burada titreşecek. Ve bu nokta bir hizmet edecek kainata. Nasıl mı. Belki yarın belki binlerce yıl sonra bu nokta ile aynı enerjiye sahip biri ya da birileri bir sohpet ettiği vakit ya da bir meditasyon yaptığı vakit bu yaratılan nokta ile bağlantı kuracak. Çünkü nokta sabit kalmadı genişledi. Diğer düşünce alanları ile irtibata geçti rabıtaya geçti ve güçlendi. Ve zamanı gelince ihtiyacı olanlara akacak. İşte biz her birimiz buna hizmet ediyoruz. Kimse kendini hafife almasın.


İnsan bu mükemmel kaosta ne yapmalı?

Öncelikle sakin olmalı. Dış dünyası çok kalabalık olabilir fakat iç dünyasını sakin kılmalı. Mümkünse aralarda susma orucu tutmalı. Bazı vakitler susabilir. Suspus olma hali değil bu. Sabırlı şuurlu bilinçli yapılan bir eylem. Her gün on dakika bile olsa kendi içine yönelmeli. Kendi iç dünyasına yatırım yapmalı. Zaten insanın en büyük yatırımı kendine yaptığı yatırımdır. Dünyalık biriktirdi evet ne güzel fakat manyetik olarak titreşim biriktirdi mi. Hayvan besleyebilir yardım edebilir. Maneviyat da biriktirmeli. Mümkünse başkaları kavramını artık yok etmeliler kendilerinde. Başkaları diye bir şey yok. Sadece ben varım sadece sen varsın. Bir hayat planı var ve ben bununla yürüyorum sorumluluğumu da alıyorum.


Mümkünse eğer her şeyi seyrine almamalı. Bazı olayları deneyimlesin sonuna kadar. Ama her şeyi de deneyimlemek ihtiyacında olmasın. Gerersiz bazı mizansenleri de hayatımıza çekmek durumunda değiliz. Yani imtihan deniliyor ya. Her şey bir imtihan değil bazen bir ödevdir. Yani kendi deneyimlerimiz imtihanlarımızın dışında yaşanmışlıkların da ödevini yapabiliriz. Çıkarımlarımız olabilir.


Aç kendini. : öncelikle insan kendini dışarı açmalı. Doğar doğmaz zaten kayıtlar başlıyor. Üstelik doğmadan önce seslerle başlıyor. Uzun yıllar sürecek olan bu kayıtlar dış dünyaya kendini açan için önemli birdeneyim. İnsan bir kaşif. Dış dünya kaşifi. Dış dünyada kendini bilgilendirir. Sonra iç dünyaya açmalı. Dış dünyadaki bilgileri iç dünyada hazmetmeli. bu iki basamak insan için önemli. İç dünya basamağı ve dış dünya basamağı. Bu birinci hedef.

Aş kendini: insan kendini nasıl aşar. İç ve dış dünyada keşfettiklerini ve hazmettiği bilgileri pratiğe dökerek. Yani onları bir yaşam felsefesi bir yaşam biçimine sokarak. Çünkü dış dünyada inanan biriydi. İç dünyaya yöneldiğinde inanılan biri haline geldi. İşte bu iki hali bu iki kavramı birleyebilirse bu mükemmel kaos tanımına girer. Pratiklik zeka akıl kalp gönül işbirliği.


Ulaş kendine: ulaşmak bir menzil tayin etmektir ki, zamanın efendisinin yarattığı mekanlarla konaklamayı gerektirir. Biz henüz zamanı mekanlaştırıp orada yaşayamıyoruz. O yetimiz yok. Fakat bunu yapan yücelik ve yücelikler var. Bu konaklar neler. Dünya, ahret, cennet cehennem bunlar her biri duraklar. İnsanın ulaştığı menziller ve birer gözden geçirme durakları. Anlar ki nihai bir menzil yok. Ötelerin ötesi var. Çünkü insan maveraya ait. Yani çok uzak diyarlara. O halde ulaşılacak bir de iç dünyan var. Nasıl ulaşacaksın ben kimim sorusunu sorarak.

Bilgelik yoluna ben kimim sorusu ile çıkılır ve ben kimim sorusu ile sonsuza kadar devam edilir.


Hakikatte insan nasıl olmalıdır:

İnsanın ahlakı olmadıkça yarattığı şeyler tüm eylemler ve düşünceler birer hayal olmaktan ileri gidemeyecek.

Yemek içmek düşünmek çiftleşmek bu eylemlerin içinde ahlak yok ise hayal olarak fezada salınmaya devam edecek.

Fakat akledenler, gönüle ulaşanlar, kendini bilenler ben kimim sorusuna sonsuza kadar yanıt arayanlar işte onlar yaratıma katkı sağlayanlardır. Gerçekte insan kim dersek ahlaklı olan insandır demek isterim.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Aynı Anda Doğuş

Öncelikle burada okuyacaklarını belki de ilk defa okuyor olacaksın. Ancak zamanı geldi. Bilmen gerekenler var. Öncelikle 18 bin alem diyerek bir matematiksel kavram yaratılıyor. Yaradanın sonsuz yarat

bottom of page